24 Kasım 2012 Cumartesi
APOCALYPTO - "The Escape" scene
[youtube http://www.youtube.com/watch?v=8qfsMjASwTM&w=420&h=315]
Antakya eski bir anı fotografı
ANTAKYA
Antakya hakkında söylenebilecek en kısa şey “Antakya Antekyadır” ve 2 yıl gibi kısa sürede yaşama fırsatı bulduğum bu mütiş şehri hep bir şeylere benzetmeye çalıştım, dilimin ucunda olan ama o 2 yıllık süreçte bir türlü söyleyemediğim şeyi sanırım sonunda buldum “Antakya, eski bir anı fotoğrafı.”
Antakya, eski bir anı fotoğrafı çünkü, şehir eski, yollar eski, mekanlar eski, çarşısı eski, köprüsü eski ancak bu eskilik bize göre İstanbullu, Ankaralı olanlar için eski. Eski bir yapının içinde vucud bulup yaşayan her varlık olması gerektiği gibidir. Bir nesneye, insanlara, yollara, şehre eski diyen biri(ben) için eski olan Antakya değil, Antakya için yeni olan bu bey/hanımdır. Ama şehre eski diye bakan bu gözü Antakya kendine has formasyonuna sokarak onu da şehirli yapı veririr, işte o zaman anlarsın kim eski kim yeni. Artık yeni olan bu şehirli, bazı alışkanlıklardan ve kabalıktan kurtulup (herhangi bir yol ve zamanda karşıdan karşıya geçmeye karar verdiğinizde araçlar durup size yol verir, evet yol verir.) Yemek yemek için şık restoranlar çay ve kahve içmek için şık mekanların yerini 3m2 4m2 lik köftecilerin, dönercilerin, fırınların yer oturmak için boş masa veya sandalye bulduğunuzda kendinizi şanslı addettiğiniz(ki mekanda 3 sandalye vardır) bir mekan anlamı başlar.
Yukarıda saçma sapan, yalan yanlış yazdığım her cümleyi sanırım sayfalarca anlatabilirim ancak, bu yazımda anlatmaya çalıştığım “Antakya, eski bir anı fotoğrafı” olan konumuza dönecek olursak, 5dk durup fotoğraf albümünüzden bir fotoğraf veya hatırladığınız en eski, geriye dönmek istediğiniz zaman dilimini hatırlamaya çalışın.
Hatırladığınızda sevindiğiniz, mutlu olduğunuz o an gibidir işte Antakya, sanki hayatımızda bu şehir bir yer edinmiş ve nihayet siz bu şehre ulaştığınız. İçinizi saran, sizi mutlu eden garip bir duygu kaplar, fotoğraf albümünüzden seçtiğiniz, imkan olsa da o ana geri gitsek dediğiniz o an gibi işte Antakya ve anılar sizi siz yapar.
Antakya sadece Antekyadır.
Sanırım aynı etki yaşayan Cem Karacanın anlattıkları;
[youtube http://www.youtube.com/watch?v=XoqjLvlu7Io&w=420&h=315]
Antakya hakkında söylenebilecek en kısa şey “Antakya Antekyadır” ve 2 yıl gibi kısa sürede yaşama fırsatı bulduğum bu mütiş şehri hep bir şeylere benzetmeye çalıştım, dilimin ucunda olan ama o 2 yıllık süreçte bir türlü söyleyemediğim şeyi sanırım sonunda buldum “Antakya, eski bir anı fotoğrafı.”
Antakya, eski bir anı fotoğrafı çünkü, şehir eski, yollar eski, mekanlar eski, çarşısı eski, köprüsü eski ancak bu eskilik bize göre İstanbullu, Ankaralı olanlar için eski. Eski bir yapının içinde vucud bulup yaşayan her varlık olması gerektiği gibidir. Bir nesneye, insanlara, yollara, şehre eski diyen biri(ben) için eski olan Antakya değil, Antakya için yeni olan bu bey/hanımdır. Ama şehre eski diye bakan bu gözü Antakya kendine has formasyonuna sokarak onu da şehirli yapı veririr, işte o zaman anlarsın kim eski kim yeni. Artık yeni olan bu şehirli, bazı alışkanlıklardan ve kabalıktan kurtulup (herhangi bir yol ve zamanda karşıdan karşıya geçmeye karar verdiğinizde araçlar durup size yol verir, evet yol verir.) Yemek yemek için şık restoranlar çay ve kahve içmek için şık mekanların yerini 3m2 4m2 lik köftecilerin, dönercilerin, fırınların yer oturmak için boş masa veya sandalye bulduğunuzda kendinizi şanslı addettiğiniz(ki mekanda 3 sandalye vardır) bir mekan anlamı başlar.
Yukarıda saçma sapan, yalan yanlış yazdığım her cümleyi sanırım sayfalarca anlatabilirim ancak, bu yazımda anlatmaya çalıştığım “Antakya, eski bir anı fotoğrafı” olan konumuza dönecek olursak, 5dk durup fotoğraf albümünüzden bir fotoğraf veya hatırladığınız en eski, geriye dönmek istediğiniz zaman dilimini hatırlamaya çalışın.
Hatırladığınızda sevindiğiniz, mutlu olduğunuz o an gibidir işte Antakya, sanki hayatımızda bu şehir bir yer edinmiş ve nihayet siz bu şehre ulaştığınız. İçinizi saran, sizi mutlu eden garip bir duygu kaplar, fotoğraf albümünüzden seçtiğiniz, imkan olsa da o ana geri gitsek dediğiniz o an gibi işte Antakya ve anılar sizi siz yapar.
Antakya sadece Antekyadır.
Sanırım aynı etki yaşayan Cem Karacanın anlattıkları;
[youtube http://www.youtube.com/watch?v=XoqjLvlu7Io&w=420&h=315]
Etiketler:
anılar,
antakya,
antekya,
cem karaca,
cem karaca saz,
Kişisel
19 Kasım 2012 Pazartesi
İlginç Bir Gün
Sabah işe giderken, hiç adetim olmadığı halde "Erkin Korayın" parçalarını dilemek istedim, (bu isteğin kökenine inildiğinde mutlaka bir şeyler çıkar)bol reklamlı fizyi açıp Erkin Korayı dinlemeye başladım,
baş yapıtlarını dinleyip, dinletiyi sona erdirdim. Öğle saatlerinde temizlik yapan abla "Anma Arkadaş" adlı parçayı söylüyordu.
Etiketler:
Anma Arkadaş,
dejavu,
Estarabim,
Kişisel,
Sevince
28 Ekim 2012 Pazar
Hüsnü Özyeğin ve Türkiye
http://www.youtube.com/watch?feature=player_detailpage&v=x9mHLgutlY8#t=581s
Bir ülkenin durumunu, geldiği noktayı ve geleceği muhtemel durumu(burada durum denilen kavramda çok geniş) ülkesinde ve yurt dışında iş yapmış(30yıl) ve şuanda halen iş yapmaya devam eden, yaptığı işte başarılı veya başarısız bir kişinin yorumlaması kadar güzel bir durum yok.
Türkiye, kamu yönetimi, bakanların değişmesi, istikrar, şuanda gelinen durum, tek parti ve istikrar felan.
Yukarıdaki linkten Hüsnü beyin Türkiye hakkında verdiği bilgileri izleyebilirsiniz.
Bir ülkenin durumunu, geldiği noktayı ve geleceği muhtemel durumu(burada durum denilen kavramda çok geniş) ülkesinde ve yurt dışında iş yapmış(30yıl) ve şuanda halen iş yapmaya devam eden, yaptığı işte başarılı veya başarısız bir kişinin yorumlaması kadar güzel bir durum yok.
Türkiye, kamu yönetimi, bakanların değişmesi, istikrar, şuanda gelinen durum, tek parti ve istikrar felan.
Yukarıdaki linkten Hüsnü beyin Türkiye hakkında verdiği bilgileri izleyebilirsiniz.
Etiketler:
bakanlar,
girişim,
istikrar,
kamu,
kamu yönetimi,
kararlar,
Sağlam Adamlar,
tek parti,
türkiye
6 Eylül 2012 Perşembe
YAŞAMAK YÜREK iSTER ÇÜNKÜ...
Yaşamak yürek ister; belki de bu yüzden dünyaya gelenlerin çok azı yaşar. Çoğunluğu yalnızca yaşadığı günü kurtarır, var olmakla yetinir ve kendi varlığı altında ezildikçe ezilir.
Değiştiremeyeceği gerçekleri olduğu gibi kabul etmek ve bu
Değiştiremeyeceği gerçekleri olduğu gibi kabul etmek ve bu
değişmezlikten kendine yeni bir yaşam sevinci yaratmak da yürek ister; değiştirebileceğini değiştirmeye çalışmak da. Sanıldığı gibi insanı korkutan; dünya, zorluklar, yaşam koşulları ya da başkaları değildir. İnsan en çok kendisinden korkar; kendi duygularından, kendi güçsüzlüklerinden, kendi zaaflarından, kendi acılarından, kendi coşkularından ürker.
Yaşama her dokunuşunda, duygularının alevlenip kendisini yakacağından çekinir. Onun için kaçar yaşamdan, aşktan kaçar, öfkeden, hareketten, sevinçten, kendisinden kaçar. Korku yüzünden yaşanamamış bir yaşamı ellerinde taşımaktan yorularak, kendisine uydurduğu bin bir türlü mazeretle yaşama arkasını dönmeye, gizlenmeye uğraşıp, gizliden gizliye yok olmaya çabalar.
Korku kendine acımayı getirir; kendini zavallılaştırmaya baslar yaşamdan korktukça. Yaşamla yüz yüze gelmektense ağır ağır erimeyi tercih eder. Korktukça azalır gücü; korkuyla yaralanan bedeni artık en küçük bir dokunuşta acıyla inler. Her acıda korkusu biraz daha artar ve girdap gibi çeker içine güçsüzlük onu. Kendi korkusuna kalkıp kader der sonra, korkuyu değiştirilmez bir gerçek, alnına yazılmış bir yazgı olarak görür. Yeni bir aşkın düşüncesi bile titretir onu. Kalabalıktan korktuğu kadar yalnızlıktan da korkar.
Hayatın hiçbir haline dayanamaz durumlara gelir. Sırtında yaşayamadığı hayatı, önünde yaşanacak günleriyle, kendi geçmişiyle geleceği arasında sıkışır kalır artık.
Kendi duygularıyla kuşatılır; döndüğü her yanda bir düşman gibi kendi duyguları çıkar karşısına. Şu yana dönse orada bir mutluluk vardır ama o mutluluğu değil mutluluğun arkasında gölgesi sezilen acıyı görür. Bu yana döndüğünde bir isyanın şevki vardır ama o isyanın çekiciliğini değil o isyan için ödenecek bedelin ağırlığının fark eder. Beri yanında bir aşk bekler onu ama o aşkın arkasından gelebilecek terk edilme ihtimaline diker gözlerini.
Her kıpırtıyla örselenebileceğinden çekindiği için kıpırdayamaz bile yerinden; yaşama yaklaşabilmek için bir tek adım bile atmaya yetmez cesareti. Ona sevinci gösterseniz; "ya sonra" diye sorar! Aşkı gösterseniz, gene ayni sorudur onun aklını kurcalayan; "ya sonra"! Öfke, coşku, dostluk, sevişme, başkaldırı, direnme hep aynı soruyu sürükler peşinden; "ya sonra". Bilinmeyen bir "ya sonra" için bilinenlerin hepsini ıskalamayı kabullenir. Ama ne garip, duygularından, yaşanacakların sonrasından korkanlar, acıdan sakınanlar çeker en büyük acıyı. Yaşanmamış bütün duyguları zehirli sarmaşıklar gibi boy atıp ruhlarına dolanır. "Sonrası umurumda bile değil" deyip yaşamla kucak kucağa gelenlerden çok daha fazla yarayı yaşayamadıkları için alırlar. Yakınıp dururlar; çektikleri acılardan söz ederler.
Acıyı da çekerler gerçekten ama acıdan korktukları için bunca acıyı çektiklerini görmezler bir türlü. Yaşamanın cesaret istediğini fark edemezler. Onun için çok az insan yaşar; çoğunluk yalnızca gününü kurtarır. Yaşanmamış günlerin altında inleyen çaresiz bir köle gibi yitik bir hayatı taşır güçsüz omuzlarında.
Kendi gerçeklerimiz, kendi duygularımızdır bizi böylesine ürküten; çatal diliyle tıslayan bir yılan görmüş tavşan gibi kendi kendimizi hareketsiz bırakan. Ve ne kadar çok korkarsanız, korkunuz o kadar artar. Ne kadar yaşarsanız, cesaretiniz o ölçüde bilenir. Yaşayamıyorsanız eğer, bu başkalarından dolayı değildir. Sizi güçsüzleştiren, sizi çaresizleştiren, sizi isyanlardan alıkoyan, değiştiremeyeceklerinizi kabul etmenize engel olan, değiştirebileceklerinizin üstüne gitmenize izin vermeyen, sizi yaşatmayan, sizin kendi korkularınızdır.
Yaşama her dokunuşunda, duygularının alevlenip kendisini yakacağından çekinir. Onun için kaçar yaşamdan, aşktan kaçar, öfkeden, hareketten, sevinçten, kendisinden kaçar. Korku yüzünden yaşanamamış bir yaşamı ellerinde taşımaktan yorularak, kendisine uydurduğu bin bir türlü mazeretle yaşama arkasını dönmeye, gizlenmeye uğraşıp, gizliden gizliye yok olmaya çabalar.
Korku kendine acımayı getirir; kendini zavallılaştırmaya baslar yaşamdan korktukça. Yaşamla yüz yüze gelmektense ağır ağır erimeyi tercih eder. Korktukça azalır gücü; korkuyla yaralanan bedeni artık en küçük bir dokunuşta acıyla inler. Her acıda korkusu biraz daha artar ve girdap gibi çeker içine güçsüzlük onu. Kendi korkusuna kalkıp kader der sonra, korkuyu değiştirilmez bir gerçek, alnına yazılmış bir yazgı olarak görür. Yeni bir aşkın düşüncesi bile titretir onu. Kalabalıktan korktuğu kadar yalnızlıktan da korkar.
Hayatın hiçbir haline dayanamaz durumlara gelir. Sırtında yaşayamadığı hayatı, önünde yaşanacak günleriyle, kendi geçmişiyle geleceği arasında sıkışır kalır artık.
Kendi duygularıyla kuşatılır; döndüğü her yanda bir düşman gibi kendi duyguları çıkar karşısına. Şu yana dönse orada bir mutluluk vardır ama o mutluluğu değil mutluluğun arkasında gölgesi sezilen acıyı görür. Bu yana döndüğünde bir isyanın şevki vardır ama o isyanın çekiciliğini değil o isyan için ödenecek bedelin ağırlığının fark eder. Beri yanında bir aşk bekler onu ama o aşkın arkasından gelebilecek terk edilme ihtimaline diker gözlerini.
Her kıpırtıyla örselenebileceğinden çekindiği için kıpırdayamaz bile yerinden; yaşama yaklaşabilmek için bir tek adım bile atmaya yetmez cesareti. Ona sevinci gösterseniz; "ya sonra" diye sorar! Aşkı gösterseniz, gene ayni sorudur onun aklını kurcalayan; "ya sonra"! Öfke, coşku, dostluk, sevişme, başkaldırı, direnme hep aynı soruyu sürükler peşinden; "ya sonra". Bilinmeyen bir "ya sonra" için bilinenlerin hepsini ıskalamayı kabullenir. Ama ne garip, duygularından, yaşanacakların sonrasından korkanlar, acıdan sakınanlar çeker en büyük acıyı. Yaşanmamış bütün duyguları zehirli sarmaşıklar gibi boy atıp ruhlarına dolanır. "Sonrası umurumda bile değil" deyip yaşamla kucak kucağa gelenlerden çok daha fazla yarayı yaşayamadıkları için alırlar. Yakınıp dururlar; çektikleri acılardan söz ederler.
Acıyı da çekerler gerçekten ama acıdan korktukları için bunca acıyı çektiklerini görmezler bir türlü. Yaşamanın cesaret istediğini fark edemezler. Onun için çok az insan yaşar; çoğunluk yalnızca gününü kurtarır. Yaşanmamış günlerin altında inleyen çaresiz bir köle gibi yitik bir hayatı taşır güçsüz omuzlarında.
Kendi gerçeklerimiz, kendi duygularımızdır bizi böylesine ürküten; çatal diliyle tıslayan bir yılan görmüş tavşan gibi kendi kendimizi hareketsiz bırakan. Ve ne kadar çok korkarsanız, korkunuz o kadar artar. Ne kadar yaşarsanız, cesaretiniz o ölçüde bilenir. Yaşayamıyorsanız eğer, bu başkalarından dolayı değildir. Sizi güçsüzleştiren, sizi çaresizleştiren, sizi isyanlardan alıkoyan, değiştiremeyeceklerinizi kabul etmenize engel olan, değiştirebileceklerinizin üstüne gitmenize izin vermeyen, sizi yaşatmayan, sizin kendi korkularınızdır.
Oscar Wilde
31 Ağustos 2012 Cuma
Çemil Meriç
Kitaba harçadığımız parayı, atlar için harcadığımızla kıyaslarsak, yerin dibine girmemiz gerekmez mi? Kitap sevene, kitap delisi diyoruz. Kimseye at delisi dediğimiz yok. Kitap yüzünden sefalete düşen görülmemiş. At uğurunda iflas eden edene. Çemil Meriç / Bu Ülke / sayfa 111
Etiketler:
at delisi,
bu ülke,
cemil meriç,
kitap delisi.,
Sağlam Adamlar
19 Ağustos 2012 Pazar
Font Düzenlemek - Font Türkçeleştirme - Font Edit
[youtube http://www.youtube.com/watch?v=q7cfDbEqcmg]
"Font Düzenlemek" adı altında anlatmaya çalıştığım, ama tam olarak bir font düzenleme olmayan sadece font skalasında bizim için eksik gördüğümüz sıkıntılı harfleri "nasıl ekleme yapabilirizi"(düzenleyip) öğrenebileceğimiz bir derleme.
Editor http://www.high-logic.com/
Font http://www.dafont.com/carlton.font
"Font Düzenlemek" adı altında anlatmaya çalıştığım, ama tam olarak bir font düzenleme olmayan sadece font skalasında bizim için eksik gördüğümüz sıkıntılı harfleri "nasıl ekleme yapabilirizi"(düzenleyip) öğrenebileceğimiz bir derleme.
Editor http://www.high-logic.com/
Font http://www.dafont.com/carlton.font
9 Haziran 2012 Cumartesi
bir müşteri deneyimi
Neler anlatacam?
- E ticaret ve müşteri deneyimi.
- Hepsiburada.com
- istanbulbilisim.com.tr
- HTC, HTC one v
- İnternet bankacılığı ve garanti
Bir android telefon alma kararını verdikten sonra aradığım modeli buldum ve fiyat araştırmasına koyuldum.
istanbulbilisim.com.tr de “htc one v modeli Nakit / Havale / EFT Fiyatı 820TL” fiyatını 10 Mayıs Perşembe günü gördüm ve buradan almaya karar verdim, Perşembe Cuma günleri iş yoğunluğundan fırsat bulup satın alamadım, cumartesi günü almak istedim ancak internet bankacılığımda 500TL havale limitim olduğu için(bu limiti ben belirlemiştim) pazartesi günü bankaya gitmeliydim, Pazartesi günü yarım gün izin alıp Salı sabahtan garanti bankasından limitimi artırıp ofise gittim ve web sayfasından baktığımda ürün stoğu bitmişti :) hemen mail attım gelir mi diye, hemen de gelen cevap “satın alma planlarımızda gözükmüyor ama aradığınız modele yakın şu ürünler var “ şeklinde bir mail geldi.
Bende hepsiburada.com a yöneldim “Havale / EFT : 863,04 TL (KDV Dahil) 15 Mayıs 2012 12:37” de sipariş verdim. Siparişim 15 Mayıs 2012 13:53 de paketlenme ve kargo maillerini aldım. 15.05.2012 18:30 da aras kargoda işlemleri başladı, 16.05.2012 16:22 (telsim alma saatimde +1 -1 yanlışlık olabilir)de ürünü teslim aldım.
Telefonu çalıştırdım, bir numara kaydetmek istediğimde kaydetmek istediğim numarayı yazıp “Yeni kişi oluştur” düğmesine bastığımda telefon hiçbir tepki vermeyip “kişilere kaydet” penceresi aval aval ekranda bekliyordu,
Sim kartımı çıkarttım yeniden taktım ama olmadı, işletim sistemini güncelledim.(4.0 dan > 4.0.3 ) yine olmadı, rehberden bir kişinin detaylarını görmek için düğmeye bastığımda işletim sistemi crash oldu, hata raporu göndermemi istedi ve raporu gönderdim, gönderilen rapordan sonra htc den bir dönüş felan olmadı(dönüş beklemelimiyim onuda bilmiyorum) fabrika ayarlarına döndürmenin yararlı olacağını önerdi bir arkadaşım, fabrika ayarlarına geri döndürme işlemi devam ederken telefon temelli kapandı ve açılmadı.
Hepsiburada.com u arayıp ne yapmam gerektiğini sordum, “30gün içinde değişim hakkınız var” yolunda mutabık kaldık, değişim formu için açtığım bilete yazdığım durumu okuyabilirsiniz.
“Merhaba,
HTC One V aldığım ilk günder itibaren "rehbere yeni bir numara" kaydetmek istediğimde telefon numarasını yazıp "kaydet" butonuna bastıkdan sonra "kişilere ekle" butonuna bastığımda telefon hiç bir tepki vermedi, "kişilere ekle" butonu sürekli ekranda kaldı. rehberden bir kaydın detaylarını görmek için butona bastığım işletim sistemi crach oldu ve hata raporu göndermemi istedi, raporu gönderdim. Micro sd bir kart takıp işletim sistemini güncelledim, ancak hiçbir şey olmamış gibi aynı hata devam etti. Fabrika ayarlarına geri dönderme işlemi yapılırken telefon kendini kapattı ve bir daha açılmadı. Ayrıca cihazın ekranın sol alt köşesinde dikkatli bakıldığında bir turunculuk var (geri butonun hemen üstü) iletiler alanına girdiğinizde daha rahat görebilirsiniz çünkü, beyaz ışıkta daha net belli oluyor. ”
29.05.2012 salı günü hepsi burada.com a ürün ulaştı.(ürünü değişim için gönderirken, bilet formunu çıktı alıp kargo bayisine gittiğinizde işlemleri hallediyorlar, kargo ücreti ödemiyorsunuz) 30.05.2012 Çarşamba günü “Ürün Servisten Döndü” mesajını bilet panelinden gördüm, değişim yapıldı “02.06.2012 cumartesi” günü kargo bana en yakın bayiye ulaştı, ama benim bunlardan haberim yok, çünkü promosyon ve duyuru mesajı içeren gerekli gereksiz e-posta gönderen hepsiburada.com ilk satın alama işlemi gibi değişim işlemlerinde kargo işlemlerini bilgilendirmiyorlar, mail felan gelmiyor hepsiburada.com un panelinden takip etmeniz gerekecek(!) panel aşağıda artık ne anlarsınız bilmiyorum ama ben hiçbir şey anlamadım en sağda yanan kırmızı ışık ne acaba?
“04.06.2012 pazartesi” günü ürün ulaştı, rehber kaydetme durumunu test ettim sıkıntı yok çalışıyor ancak, ekranın köşelerinde yine sarı noktalar var “htc sarı lekeler” diye arama yaparsanız görebilirsiniz, sim kart problemini önce anlattığım için bu leke sıkıntısı göz ardı edilmiş olabilir, bende ürünü tekrar değişime gönderme kararını aldım.
Sipariş sayfamda satın aldığım ürünle birlikte bana gönderilen yeni ürünle toplam iki adet HTC one v modeli var, en son bana gönderilen htc ürününü seçip(çünkü ben bu ürünü değiştirmek istiyorum, buna müşteri deneyimi dendiği gibi sektörde UX diye ifade edilir) iade/değişim butonuna tıkladım, yine ürün seçmemi isteyen sisteme “zaten bana gösterdiği listede var olan tek ürünü” seçtim ve adres seçme sayfasına yönlendirildim, adresimi seç düğmesiyle seçtikten sonra beni siparişlerim sayfasına yönleniren sistemi yeniden denedim yine aynı adımları tekrarlayarak aynı sonuçları aldım. , ( hepsibuarada.com büyük bir sistem, operasyonlarda mutlaka sıkıntılar olur, ama bu durumda haklımı tabiî ki değil) üçüncü kere denemek istedim ama rahmetlinin bir sözü var “Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır.” Aptallığıma rakmak kalmıştı ;D
Müşteri hizmetlerini aradım, sistemde güncellemeler var denip farklı bir ip den tekrar denememi istediler, bende bunu göz ardı etmeyip, 2 farklı pc, 3 farklı internet bağlantısından 1 tanesi fiber olmak üzere(işimi sağlama aldım hehehe :) aynı adımlarımı gerçekleştirdim ve rahmetlinin dediği gibi aynı şeyi defalarca yapıp farklı sonuçlar umdum, ama aynı sonucu aldım.
Müşteri hizmetlerini arayıp durumu izah ettim, yanlış hatırlamıyorsam “sistemde güncelleme var sürekli sipariş alıyoruz tekrar deneyin” gibi bir cevap aldım, yaptığım testleri anlattım ama yine aynı cevabı aldım. Müşteri hizmetlerin personelinin sonuçta bilgi birikimi belli benim fiber bağlantımdan, 2 farklı pc veya 2 farklı adsl bağlantımdan anlamayabilir.
Hepsibuarada.com panelinden bilet açtım bilet detaylarını aşağıda görebilirsiniz;
Soru: XXX no lu siparişim için 3 gündür değişim formu doldurmayı deniyorum, ürünü seçtikten sonra adresimde seç butonu ile seçiyorum fakat " siparişlerim " sayfasına geri yönlendiriliyorum bana " bağlantınızdan felan olabilir, başka bir bilgisayardan deneyin demeyin" 2 farklı bilgisayar 2 farklı adsl + 1 fiber bağlantı olmak üzere her türlü kombinasyonu denedim +1 de cep telefonumdan denedim, olmadı. Ve bu ticket sayfasında "sipariş numarası" alanından 3492071687 no lu siparişimi seçemiyorum. 07.06.2012 00:03:39
Soru: YYY no lu siparişim için değişim formu doldurabilirken, XXX no lu siparişim için dolduramıyorum, sıkıntı XXX no lu siparişte. 07.06.2012 00:05:56
Cevap: Asıl sipariş numaranızla form doldurmanız gerekmektedir.
Saygılarımla. 09.06.2012 15:30:59
Bilete yazarken fark ettim, asil siparişi seçmem gerekiyormuş(!) zaten cevap olarakda bugün yazmışlar.
Büyük bir sisteminiz varsa müşteri için oturum süreçlerini tekrar tekrar gözden geçirmelisiniz.
Etiketler:
e ticaret,
garanti,
garanti internet bankacılığı,
hepsiburada.com,
htc,
htc one v,
htc sarı leke,
htc turuncu ekran,
http://www.istanbulbilisim.com.tr,
Kişisel,
müşteri deneyimi
6 Mayıs 2012 Pazar
3 Mart 2012 Cumartesi
hüseyin başbilen
oy çokluğuyla Hüseyin BAŞBİLEN'i intihar ettirdik.
http://www.google.com.tr/search?sourceid=chrome&ie=UTF-8&q=h%C3%BCseyin+ba%C5%9Fbilen+rapor
Şimdi bide buradan yakın.
http://www.youtube.com/watch?feature=player_detailpage&v=pD97mjszSdQ#t=212s
İlke
İlkelerin olacak,
Seni satın alamıcaklar.
Aptalların uydurduğu atasözlerine inanmıcaksın,
Paranın satın alamıcağı yoktur,
Herkesin fiyatı vardır gibi sözlere kanmıcaksın.
Onurunla,
Kimliğinle,
Ve beyininle akıllı yaşayacaksın.
Üreteceksin,
Seveceksin,
Sevdiceksin...
İnançlarının arkasında duracaksın.
Sevgilerin karşıksız ,
Yardımların gizli olacak,
Seni attan, ottan ayıran özelliğin farkına varacaksın.
Çünkü sen insansın...
Ve bunu yakaladığın gün;
Bembeyaz yaşıcaksın.
http://www.google.com.tr/search?sourceid=chrome&ie=UTF-8&q=h%C3%BCseyin+ba%C5%9Fbilen+rapor
Şimdi bide buradan yakın.
http://www.youtube.com/watch?feature=player_detailpage&v=pD97mjszSdQ#t=212s
İlke
İlkelerin olacak,
Seni satın alamıcaklar.
Aptalların uydurduğu atasözlerine inanmıcaksın,
Paranın satın alamıcağı yoktur,
Herkesin fiyatı vardır gibi sözlere kanmıcaksın.
Onurunla,
Kimliğinle,
Ve beyininle akıllı yaşayacaksın.
Üreteceksin,
Seveceksin,
Sevdiceksin...
İnançlarının arkasında duracaksın.
Sevgilerin karşıksız ,
Yardımların gizli olacak,
Seni attan, ottan ayıran özelliğin farkına varacaksın.
Çünkü sen insansın...
Ve bunu yakaladığın gün;
Bembeyaz yaşıcaksın.
11 Ocak 2012 Çarşamba
günün resmi
günün resmi sanırım yılın futbolcusu yılın bilim admının seçildiği konseptin "cılkı çıkması" durumu olsa gerek. her gün resmi mi seçilir , seçiliyormuş.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)