2 Ağustos 2014 Cumartesi

Yalova Bisiklet Turu

Yalova Bisiklet Turu

Gebze Merkezden başladık pedal çevirmeye ilk durak Eskihisar köyü Topçular iskelesi. 5km lik yolun 3/2 lik kısmı yokuş aşağı. Düzgün bir yol. Araç trafiği yoğun dikkatli olmak lazım. Emniyet şeridi epeyce geniş ama zaman zaman emniyet şeridi de daralıyor.

 

[caption id="attachment_389" align="aligncenter" width="645"]Gebzeden Topçular iskelesine inen yol. Gebzeden Topçular iskelesine inen yol.[/caption]

Kahrolsun Mörfi Kanunları

Yolculuğun daha ilk aşamasında yukarıdaki fotoğrafı çektikten 1dk sonra benim bisikletimin arka tekeri yoldaki cam kırıklarından dolayı patladı. Bahsettiğim emniyet şeridinde cam kırıkları kümeleri vardı, birkaç tanesinden kaçtım ama yineden tekeri patlattık. 12 yıllık bisikletimin arka tekeri zaten yeterince aşınmıştı. Ufak bir cam parçası bilet tekeri patlatmaya yeterli oldu.

[caption id="attachment_390" align="aligncenter" width="645"]Kırık şişe parçacıklarının patlattığı kabak bisiklet tekeri. Kırık şişe parçacıklarının patlattığı kabak bisiklet tekeri.[/caption]

Topçular iskelesine 500 metre kalan patlayan tekerle bisikleti elime alıp arkadaşımla birlikte Süleyman Usta’nın Yerinde oturup bir şeyler yerken neler yapacağımızı konuştuk.

İlk Hedefiniz Yalova

Arkadaşım internetten Yalova da bir bisikletçinin telefon numarasına ulaşıp adres tarifi aldı. Bisikletçi Yeni Kapı İskelesinde bizim ineceğimiz iskele ise Topçular İskelesi. İki mesafe arası 15km. Biz yinede Yalova tarafına Feribot ile geçtik. Bayram nedeni ile yaya için ücretsiz olduğundan Feribota ücret ödemedik. Feribotla giderken Petlas bayinden teker söküp takan =) bir adamın bizim bisikletler dikkatini çekmiş yanımıza geldi sohbet ettik. Benim bisikletin tekerinin acınası halini tartışdık….

[caption id="attachment_391" align="aligncenter" width="645"]Feribottan. Feribottan.[/caption]

Ben feribottan elimde bisiklet ile inerken arkadaşım Yeni Kapı İskelesinde giden bir minibüs şöförünü ikna etti sağolsun. Ben bisikletimle atladım minibüse.

Bisikleti ile Minibüse Binen Adam

Minibüsle iskeleye ulaştım. Bindiğim minibüs Taşköprü köyünün içine kadar girdi, görebildiğim karıyla nefis bir köy. Bu köye daha sonra yeniden bisikletler ile gelebilriz. Bisiklet ile minibüs yolculuğu biraz zor oldu ama köylü insanı işte yardım sever hepsi, hiç kimse zorluk çıkarmadı sağolsunlar. Minibüs şöförü iskeleye geldiğimizde bisikletçinin yerini tarif etti. Türk insanı işte yolda kalmış bir insana elinden geleni yapmak istiyor. Bisiklet için ayrı bir ücret bile almadı.

15 yaşlarından Bisikletçi Mert Ali ustaya vardığım da arkadaşım 15KM lik yolu pedal çevirerek geldi. Çok yorulmuştu, biraz dinlendi. Benim bisikletimin şamyeli değişti. 10tl verdim. Bisikletçiden Sudüşen şelalesi yolu hakkında bilgi aldık.

Eve Giden Yol

Yenikapı dan Sudüşen şelalesi ortalama 20km gidiş, 20km dönüş = 40km. Biz topçular iskelesine gidicez +15km daha toplam 55kmlik yolumuz var ve saat 18:30. 2 saat sonra güneş ışığından da istifade edemeyecez. Burada arkadaşım zaten tek başına 15km yol yaptı.

İskelenin yanında otogar var, arkadaşım ikinci denemesinde bizi Termal köyüne atacak minibüsçüyü buldu : ) fazladan ücret alarak toplam 12,5tl verdik. Böylece problemin büyük bir kısmını hallettik.

[caption id="attachment_392" align="aligncenter" width="645"]Termal köyüne giden minibüsten. Termal köyüne giden minibüsten.[/caption]

Bisikleti ile Minibüse Binen Adamlar 2

 

Minibüsle ile Termal köyüne vardıktan sonra Sudüşen şelalesine giden 6km lik yokuş yukarı olan yolu çıkmayı denedik ama çok zordu ve daha bizi bekleyen 40kmlik eve dönüş yolu vardı ve güneş ışından da faydalanmamız gerekiyor.

[caption id="attachment_394" align="aligncenter" width="645"]Arkadaşım. Arkadaşım.[/caption]

Pedal Çevirmeye Başladık

Tekerin patlaması ile başlayan minibüs seyahatinden sonra ben de pedal çevirmeye başladım. Termalden Yeni Kapı İskelesine giden 14km yolun küçük bir kısmı yokuş yukarı sonra yollar düzleşiyor.

[caption id="attachment_393" align="aligncenter" width="645"]Termal - Yalova arası kaldırım. Termal - Yalova arası kaldırım.[/caption]

Düzleşen bu nefis yolda asfaltta gitmek tehlikeli olacağı için kaldırama çıktık, kaldırımda parke taşlardan yapılığı için bisiklet sürenlere pek bir konfor sağlamıyor. Saat 20:40 da hava yeni kararmaya başlarken Yalova Merkeze ulaştık. 5dk lık bir mola verdik.

[caption id="attachment_388" align="aligncenter" width="645"]Mola yeri. Mola yeri.[/caption]

Fotoğrafı mola verdiğimiz yerde çektim. Bizim sadece 2 bisikletimiz diğer bisiklet bizim değil.

En Keyifli Yol

Yalova Merkezden Topçular İskelesine giden yolda akşam vakti çevirdiğimiz pedaldan çok keyif aldım. Sürekli emniyet şeridinden gittik. Yanımızdan araçlar ve kamyonlar vızır geçmesine rağmen ben çok eğlendim. Çok süratli geçen kamyonlar ve otobüslerin rüzgarı bizi itmek için yeterli oluyordu.

[caption id="attachment_387" align="aligncenter" width="645"]Topçular iskelesine gidiş yolu. Pedal çevirdiğimiz yollar akşamları bu şekilde. Topçular iskelesine gidiş yolu. Pedal çevirdiğimiz yollar akşamları bu şekilde.[/caption]

Trafik  zaman zaman durduğu için bazı araçlar emniyet şeridine girip arkamdan yavaş yavaş  gelerek beni takip ediyorlardı. Bende yol içine kadar girip arkamdan gelen araçlara yol veriyordum.  Önden giden arkadaşımda bu şekilde pedal çevirdi.

İsmini burada yazmak istemediğim firmanın kamil(!) otobüs şöförü arkama kadar dayanıp  kornaya bastı. Kamil olduğunu bildiğim için hiç kasıntı yapmadan yol verdim, yol vermeyip trafik açılana kadar rahat rahat pedal çevirerek arkadan otobüsü çekebilirdim ama kamil bir otobüs şöförü yüzünden o kadar yolcuya saygısızlık olurdu.

Mutlu Son

İskeleye 10km kala arkadaşım gördüğü bir yerde yemek yemek için durduk. Mekanın tam ismini hatırlayamadım ama tabelasında kırmızı renkler ile kocam “KUZU TANDIR, KÖFTE” yazıyordu. Yemek yemek için burada 25dklık bir mola verdik. Mekanı işleten elamanlar ile sohbet ettik, mekanın sahipleri Malatyalıymış. Bu yazı fotoğraflar ile beraber 7 sayfa olduğu için bu kısmı hızlıca atlıyorum. Yemek fotoğraflarını da eklemiyorum.

İskeleye geldik, önden giden arkadaşım uyarısıyla pedallara son bir kez daha abandık çünkü feribot kalkmak üzereydi. Yetiştik ve Feribot kalktı.

[caption id="attachment_396" align="aligncenter" width="645"]Strava'nın çizdiği rotada hatalar var. Görsele tıklayarak detaylara göz atabilirsiniz. Strava'nın çizdiği rotada hatalar var. Görsele tıklayarak detaylara göz atabilirsiniz.[/caption]

29 Temmuz 2014 Salı

Viyana Seyahatinden Notlar 1

Viyana Seyahatinden Notlar 1

Viyana da 4 gün 5 gece kaldım. Hava alanından şehir merkezine vardığımda ilk dikkatimi çeken şey maalesef “sokakların çok temiz” olmasıydı. Pırıl pırıl, gıcır gıcır, tertemiz.  Maalesef, çünkü bu durum aynı zamanda bizim sokaklarımızın kirli olduğunu gösteriyor. Avrupalı adamın filmlerden görebildiğimiz kadarı ile ayakkabı ile eve girme muhabbetinde çokta şaşırılacak bir durum yok. Adamın sokağı temiz. Elinizde ambalaj olsa sokağa atmaya kıyamazsınız.

[caption id="attachment_378" align="aligncenter" width="600"]Viyana da sokaklar ve temizlik. Viyana da sokaklar ve temizlik.[/caption]

 

Sokaklar pırıl pırıl, gıcır gıcır ama tuvalete girmek istediğinizde bazı alışkanlıklarınızı dışarıda hatta Türkiye de bırakmanız gerekebilir çünkü klozetlerde taharet musluğu yok. Sanırım Avrupa’nın tamamında alışkanlıklar bu şekilde. Bu konuda Serdar Kuzuloğlu’nun yazısına göz atabilirsiniz.

Tuvaletler durum böyleyken şehrin kalabalık ve turistik yerlerinde içme suyu çeşmeleri var. Suyun tadı güzel zaten doğal kaynak suyu. Evlerde ki musluklardan doğal kaynak suyu akıyor. Tezatlık.

Trafik ve Ulaşım

Avrupa’nın bir çok yerinde olduğu gibi trafikte çok saygılılar. Şehir içinde trafik ışıklarının, yaya geçidinin olmadığı yerlerde yolun karşısına geçmek isterseniz araçlar hemen durup size yol veriyor. Durma mesafeleri ortalama 3 metre diyebilirim. Bu esnada kimse kornaya basmıyor tabi. Zaten şehirde kaldığım süre için hiç korna sesi duymadım. Caddenin birinde(Viyanda Almanca kurslarının bolca olduğu bir cadde ) hem yaya için yeşil hem de sağa dönecek araçlar için yeşil yanıyor bu durum da geçiş önceliği yine yayalarda olduğu için eğer yol üzerinde bir yaya varsa araçlar durmak zorunda. Biz gezerken aynen bu şekilde oldu, araçlar bizi bekledi.

[caption id="attachment_374" align="aligncenter" width="600"]Viyana trafiğinden bir fotoğraf. Viyana trafiğinden bir fotoğraf.[/caption]

“Neulerchenfelder Straße”  de Deniz Bankın önünde bir araç durup çocuklarını indirdi sonra  bagajdan eşyalarını indirdi bu sırada tüm araç trafiği adamın işını halletmesini bekledi kimse kornaya basmadı. Aracın hemen arkasındaki araç ile arasında 5 metreden fazla vardı sanırım.

Trafikteki bu kültürün altında yatan neden “yüksek trafik cezaları” küçük bir örnek vereyim arayı siz doldurun. Viyana ya yeni taşınan bir arkadaşım gece saat 03:00 gibi benzinliğe yürüme giderken kırmızı ışıkta geçtiği için evine 30€ para cezası gelmiş kırmızı ışıkta geçerken çekilen fotoğrafı da var.

Yaya için kırmızı ışık yandığı halde yola atlarsanız iyi bir Alman vatandaşına denk gelmezseniz hiç abartmıyorum sizi aracıyla delip geçebilir. Çünkü %100 kusur size. Trafik cezaları ile insanların tutulduğu bir ortamda haklı olan taraf hakkını sonuna kadar kullanmak isteyebilir. Bisikletler için ayrılmış yaya yolundan yürürseniz insanlar bisikletleriyle size çarpar.

Toplu Taşıma  

Toplu taşıma sistemi bir harika. Metro, Tren, Tramvay, Otobüs den herhangi birine binmek isterseniz bilet veya jeton kontrolünden geçmiyorsunuz çünkü turnike yok. Turnike yok J Aşağıdaki fotoğraf Türkiye den.

[caption id="attachment_375" align="aligncenter" width="600"]res5 Fotoğraf Türkiye den.[/caption]

Aşağıdaki fotoğraf U2 hattına ait Rathaus durağından. İnsanlar durağa aynen bu şekilde girip çıkabiliyorlar. Viyana vatandaşında yıllık biletler var, paso gibi. Yıllık bilet ücreti 360€ hatırladığım kadarıyla.

[caption id="attachment_376" align="aligncenter" width="600"]Fotoğraf Viyana dan. Fotoğraf Viyana dan.[/caption]

Eeee o zaman ben ücretsiz binerim ki felan diye düşünmeyin ulaşım hatlarında çalışan denetimciler var ansızın gelip biletinizi görmek isteyebilirler. Peki turistler nasıl yapıyorlar ulaşımı? Ben aşağıdaki haftalık bileti 15.80 € ödeyerek aldım. 5 gün boyunca biletimi soranda olmadı. Haftalık biletlere ulaşım çok kolay. Havaalanı tren istasyonundan ATM gibi cihazlardan alabilirsiniz. Tabi bu durumun nüfus ile ilgisi de var.

Haftalık bileti şehir içindeki tüm araçlarda kullanabiliyorsunuz. Havaalanına gidip gelen tren hariç. Havaalanına gidip gelen trene maalesef ücret ödemeden bindim. Çünkü arkadaşım bilet almak için cihazı kurcalarken tren geldi bizde bindik. Artık bir dahaki sefer 2 tane alırım : )

 

11 Mayıs 2014 Pazar

İnsan Belgeseli

Teknik bir konu üzerine odaklanmış programları izlemeyi severim. Nasıl yapılır, Mega Yapılar, Uçak Yapımları, bazen Top Gear. Birkaç deli adamın çalışarak meydana getirdiği bir projenin başlangıç aşamasından başlayan mücadelenin bitişine kadar izlemek keyif verici olabiliyor.

TRT Haber kanalında “İnsan” adından bir belgesele denk geldim. Çok hoş hazırlanmış. Yıllardır “Discovery”, “National Geographic” gibi kanallarında de izlemeye alışık olduğumuz 10 dakikalık kısa formatta hazırlamış, görüntülerdeki detayların çok hoş olduğu, belgeselde işlenen konunun inanılmaz sadeleştirildiği öyle ki belgesel bittikten sonra 40 dakikalık bir yapım izlemiş hissi veren, doyurucu ve konun ruhunu hissettiren bir yapım.

https://vimeo.com/82609318

F1 Pilotu Ayrton Sennayı tanımadan “Senna” belgeselini izlediğimde çok duygulanmıştım. Adamın verdiği mücadele inanılmazdı. İnsan belgeselinde aynı frekansa işlenmiş, Hikmet abinin hikayesini izlerken aynı şeyleri hissettim. Ülkemizin insanlarının sahibi olduğu bu değerlerin kaliteli yapımlarla belgeselleştirilmesi mutluluk verici.

Hikmet abiden aldığım notlar;

  • Direk beyni sıfırlıyorsun kuşlara odaklanıyorsun. (Şimdi neden en değerli şeydir?)

  • İşteki başarı adamı tatmin etmez ama kuştaki başarı adamı tatmin eder. Kuşlarla sadece telepati yoluyla anlaşıyorsun başka hiçbir türlü anlaşma yolun yok.

  • Güvercinlerden talep beklemiyorsun onların ne istediğini sen bulmak zorundasın. (Neyi arıyorsan O'sun sen – Mevlana )

  • Güvercinlerle konuşuyorum ama onlar anlamıyor tabi ki : )

  • Havyanlar insanlara zarar vermiyor, biz birbirimize zarar veriyoruz.

  • Yarışlara katıldım hiçbir başarı yok, üzerine yoğunlaştım.

  • Güvercini eline aldığın anda ondan ayrılma şansın yok.


 

29 Mart 2014 Cumartesi

Aysegul Ildeniz Röportaj

Aysegul Ildeniz röportajından aldığım notlar.

HARVARD_BUSINESS_REVIEW_20140301_48 HARVARD_BUSINESS_REVIEW_20140301_49 HARVARD_BUSINESS_REVIEW_20140301_50

 

Kaynak: http://aysegulildeniz.blogspot.com.tr/2014/03/nasl-basardm-roportajm.html

Siyasal Cinayetler

Rob Hughes’ın 2006 Dünya kupası sonrası yazdığı makaleyi Hıncal Uluç çevirmiş. Çok iyi ayrıntılar var.

Hitler 1936 Olimpiyatları'nı bu statta ari ırkın sportif üstünlüğünü dünyaya kanıtlamak için organize etmiş ama şeref tribününde bir zenci Jesse Owens'in dört altın madalya alışını izlemek zorunda kalmıştı. Owens tarih yazmıştı, ama orada gene de siyasal cinayetler işlenmişti.

Maratonu kazanan Koreli Sohn Kee Chung'a madalyası, adının Son Ketei olduğunu kabul edene kadar verilmemişti. Yüzyılın başında Japonya Kore'yi işgal etmiş, kazanan Koreli olduğu halde direğe Japon bayrağı çekilmiş, tam 60 yıl, Japonya, Kore'nin Olimpiyat tarihinden bir altın sayfayı çalmıştı.”

Kaynak http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/uluc/2006/07/13/Buyuk_bir_kariyere_acikli_final

2 Mart 2014 Pazar

Şubat 2014

İnsanın önündeki tek engelin kendisi olduğunu.

İki kere düşünüp bir kere konuşmanın ne demek olduğunu.

Yorumların net ve kısa cümlelerden oluşması gerektiği.

Hayat fırsatlarla dolu. Ancak bir fırsat kaçtığında “olanı kabullenmek” gerektiğini.

İnsanlar ile iletişimin önemi.

Yapılacak olan bir işin sonuca götürülecek tüm adımlarının çıkartılıp, her adımın sorgulanması gerektiği.



İnsanın kendisi ile alaycı olması gerektiğini.

Yönetici dediğin adamın çalışanlarının başında durması gerektiğini.

Arayüz tasarımda konvansiyonların önemini.

Iskaladığım her olayda “Şimdiki An” da olmadığımı.

Problemi tam olarak belirlemem gerektiğini.

Aktarılan (Assign edilen)  işlerin “iki kere” sorgulanması gerektiği.

Kurumsal hayatta (ne demekse?)bir iş üzerinde çalışan ne kadar çok personel varsa o işin sarpa saracağı, en iyi yolun işleri ya tek başına halletmenin ya da her personelin yaptığı icraatların incelenmesi gerektiğini.

9 Şubat 2014 Pazar

Arthur Ashe

Tanrı böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti?

- Tüm dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar. 5 milyonu tenis oynamayı öğrenir. 500 bini profesyonel tenisçi olur, 50 bini
yarışmalara girer, 5 bini büyük turnuvalara erişir, 50'si Wimbledon'a
kadar gelir, 4'ü yarı finale, 2'si finale kalır. Elimde şampiyonluk kupasını tutarken Tanrı'ya 'Neden ben?' diye hiç sormadım. Şimdi sancı çekerken, ona nasıl 'Niye ben' derim?
"Mutluluk insanı tatlı yapar. Başarı ışıltılı. Zorluklar güçlü. Hüzün insanı insan yapar. Yenilgi mütevazı. Tanrı'ya asla 'Neden ben?' diye sormayın. Ne olacaksa zaten olur..." İmza: Arthur Ashe.

[caption id="" align="alignnone" width="1249"] Arthur Ashe[/caption]

Ashe, tenis oynadığı yıllarda tenisin 1 numaralı adamı. Şimdinin sporcuları Messi, Ronaldo, Tiger Woods'u gibi. Okuduklarımdan anlayabildiklerim kadarıyla hayata 40 - 0 geriden başlayıp zorluk kavramını iliklerine kadar yaşamış, durumu 40-40 a kadar getirmiş ama hayat mefhumu sanki "vay sen misin bana bunu yapan" der gibi avantajı en trajik şekilde elde etmiş. A

6 Şubat 1993'te AIDS'e bağlı olarak gelişen zatürre sebebiyle hayatını kaybetsede  "zenci olmak aids olmaktan daha zor" diyerek durumu özetlemiştir.

 

Ekşi Sözlük https://eksisozluk.com/arthur-ashe--576737 

Wiki http://tr.wikipedia.org/wiki/Arthur_Ashe 

Kısa kısa notlar;

Dünyada bir numara olmuş ABD'li tenisçi. Kariyerinde üç Grand Slam şampiyonluğu olan Ashe, bu performansla en iyi ABD'li tenisçilerden biriydi.

Afrikalı-Amerikalı Ashe, ABD Davis Kupası takımına seçilen ilk siyahi sporcuydu. Ashe Wimbledon, Amerika Açık veAvustralya Açık'ı kazanan tek siyah olmuştu

 

Dünyada bir numara olmuş ABD'li tenisçi. Kariyerinde üç Grand Slam şampiyonluğu olan Ashe, bu performansla en iyi ABD'li tenisçilerden biriydi.

Afrikalı-Amerikalı Ashe, ABD Davis Kupası takımına seçilen ilk siyahi sporcuydu. Ashe Wimbledon, Amerika Açık veAvustralya Açık'ı kazanan tek siyah olmuştu

Ashe'nin annesi Mattie Mart 1950'de, henüz 27 yaşındayken gebelikteki toksik etkilere bağlı gelişen (günümüzde preeklampsi olarak bilinen) rahatsızlıklarla yaşamını yitirdi. Ashe ve kardeşi, tamirat işleri yapan babaları tarafından büyütüldü.

Genç Ashe oyunuyla Sports Illustrated'in dikkatini çekmeyi başardı. 1963'te Kaliforniya Üniversitesi, Los Angeles(UCLA)'tan tenis bursu kazandı.

Kardeşi Johnnie onun yerine orduda ekstra görev yapmayı kabul edince, Ashe Vietnam Savaşı için orduya girmek zorunda kalmamış, böylece şampiyonaya katılabilmişti.

Ashe aynı yıl hem amatör hem de açık ülke şampiyonasını kazanan tek tenisçi olmayı başardı.

1972 de  Güney Afrika yönetimi tarafından vize başvurusu geri çevrilen oyuncu, bu sebeple Güney Afrika Açık'a katılamadı.

1940'larda dünyanın bir numarası olan Jack Kramer, 1979 tarihli otobiyografisinde Ashe'yi tüm zamanların en iyi 21 oyuncusundan biri olarak nitelemişti.

Ashe 1980'lerin başında geçirdiği bypass ameliyatı sırasında verilen kanlardan HIV kaptı.

Ashe ve doktorlar, virüsün kaynağının sporcunun ikinci kalp ameliyatı sırasında verilen kanlar olduğu fikrinde birleşti.

6 Şubat 1993'te AIDS'e bağlı olarak gelişen zatürre sebebiyle hayatını kaybetti.

Ölüm törene 6000'den fazla kişi katıldı.

2 Şubat 2014 Pazar

Ocak 2014

30’lu yaşlarda çocuk sahibi olanlardan duyduğum kadarıyla, daha erken yaşlarda çocuk sahibi olunması gerektiği.

Yapılacaklar listesinin çok önemli olduğu, listemiz olmadan ve ne yapacağımızı bilmeden vaktimizi boşa harcanabileceğimizi.  http://www.youtube.com/watch?feature=player_detailpage&v=3GdgoQs-UM8#t=244

Mantıklı yollar ile bir sonuca ulaşılmadığımızda, karşıdakinin tamamen aptal ve kişisel  kararlarını yeğlemektense toplantıyı terk etmenin, telefonu karşıdakinin yüzüne kapatmanın bazen en doğru yol olduğu.

En değerli zamanın şimdiki an olduğu. http://www.youtube.com/watch?v=b9wf1qDQM9c&list=PLWkeu1YDglpoHcHlWtxpYG2yxCWnlzN51

Hayat sen planlar yaparken başına gelen şeyler olduğu. John Lennon  http://tr.wikiquote.org/wiki/John_Lennon

Grafik Tasarımda akla ilk gelen fikri yıkmanın önemini yeniden anladım. Bazen alınan ilk kararların kolaya kaçmak amacıyla veya kişisel başka sebeplerden dolayı alınabileceğinin, alternatiflerin de verimli olabileceğini anladım.

Nerede hareket orada bereket. Sözünün yaşayarak hatırladım. Belirsizlik ve ne yapabileceğini bilememe durumlarında artık bu lafı hatırlamaya çalışıyorum.

Yaratıcılığın isteki olmakla beraber olduğunu.

İçinde benimde olduğum bir durum hakkında meydana gelen problemde sıkıntıyı önce kendimde aramam gerektiği sonra başka durumları değerlendirmem gerektiğini.

Bize verilen her günün son saniyesine kadar çok önemli olduğunu, futbol maçları için ayrılan 90dknın büyük bir dikkatle ile geçirmesini gerektiğini gibi aksi taktirde sonuçların bambaşka olabileceği.

Mevlâ görelim neyler Neylerse güzel eyler.

Paranın satın alabileceği en iyi ekipmanları hak ettiğimizi.  Detaylar http://ferruh.mavituna.com/hayatinizi-degistirecek-oneri-oku/

1 Şubat 2014 Cumartesi

Bu da ne?

Kaptanın Seyir Defteri”  Gemi kaptanın kamarasında mum ışının yaydığı ışık ile günün özetini ve önemli kısımlarını yazması.

Kaptanın kendisi ile baş başa kaldığı, kendini sorguladığı, birazda yalnızlığını gidermeye çalıştığı bir ritüel.

Kaptanın geceleri konsantre bir halde günün özetini yazmasını izlemek çizgi filmde olsa bile çok keyiflidir. Kaptan olmak dümeni kontrol ve idame etmekten çok daha fazlasını gerektirir. Geminin doğru bir rotada ilerlemesi, haritadan ve etraftan çıkarım yapmak, geminin bakımı, rüzgarın doğru kullanımı, korsanlar ile mücadele, gemi de bulunan stokları yönetmek ve en önemlisi tayfayı kontrol etmek, gemi tayfasının çıkaracağı isyanları önceden sezip bastırmak.  Tüm bu detayları kaptanın Seyir Defterini yazarken görebilirsiniz.

[caption id="" align="alignnone" width="382"] Captain Haddock[/caption]

Kaptanın Seyir Defterin”  adı altında, günlük yaşamdan gözlemlediğim, öğrendiğim detayları kendim için yazmaya çalışacağım.

Sonuç olarak almaya çalıştığım notlar günü gününe olmasa da bir ayın sonuna geldiğimde aldığım notlardan kısa kısa notlar çıkartıp bu başlık altında derlemeye çalışacağım.