21 Aralık 2013 Cumartesi

Nota defteri

Otobüsle bir görüşmeye giderken, ayakta durmaya çalıştığım kısımda oturan bir adamın elinde, nota kağıtları gördüm. Müzikle mi ilgileniyorsunuz diye sordum. Müzikle ilgilendiğini, enstrüman çaldığını ancak bu hafta okuyacağı bir beste olduğu için arada besteye göz attığını söyledi. Eskiden İstanbul da mimarlık yapıyormuş. Belediyeler, müteahhitler çok sıkmış adamı, mimarlık yaptığı dönemde. Keşke daha önce başlasaydım müziğe şimdi öğretmenlik yapardım felan dedi. Okul yıllarında Ney almak için bir dükkana gitmiş, dükkan sahibi hem kaba hem de Ney den anlamayınca iletişim kuramamış ve başlayamamış Ney’e, emekli olduktan sonra ilgilenmeye başlamış. Beni göstererek, müzik yaparken biz sizlerden, dinleyicilerden çok korkuyoruz dedi. Bende seyircinin buna benzer her konuda çok acımasız olduğu ekledim.

Neyin çeşitleri olduğundan, en iyi Ney kamışının da Antakya dan geldiğini söyledi. Bende Antakya da 2 yıl kaldığımı söyledim ve kamışların tam olarak nereden geldiğini merak edip sordum. Yeri tam olarak hatırlayamadı ama yanlış hatırlamıyorsam Romanların olduğu bir bölgede yetiştiğini anlattı, bu seferde ben çıkaramadım. Antakya da Roman, Suriyeli, Iraklı, Yahudi, Ermeni, Sunni, Alevi mezhebine bağlı, Kürt kökenli her bölgeden insanın yaşadığını söyledim ve ortamın çok iyi olduğundan ve geçinememek gibi bir sıkıntılarının olmadığını ekledim. Eklemez olaydım, konu Amerikanın pis mikroplu oyunları etrafında şekillenmeye başladı, sıradanlaştı, ağırlaştı.

8 Aralık 2013 Pazar

Grafik Tasarım ve Müşteri

Grafik Tasarım ve Müşteri İlişkisi

İşini severek yapan her insan gibi “Grafik Tasarımcılarda” bir dervişin bile sabrını zorlayacak derecede sıkıcı bir sürecin içine girebilirler. Sıkıcı süreci oluşturan nedenler sanıldığı gibi tasarımı üretirken değil müşteri ile yaşanan ilişkilerdir.

Müşteri tarafında çok sayıda karar merci ve net olmayan görüşler olabilir. Hatta aynı grupta farklı çıkarları olan yöneticiler bile olabilir. Bu denli karmaşık ve zaman alıcı süreçte en yetenekli tasarımcıların oluşturduğu tasarım stüdyosunda bile çok acı bir süreç olabilir.

Müşterinin grafik tasarıma karşı sahip olduğu tavır, grafik tasarımın fazla kolay olmasıdır. Hatta bilgisayarlar zaten her şeyi yaparlar. Müşterinin bu tavrı doğru veya yanlış demiyorum, müşteri disiplinleri, metotları ve trendleri bilmek zorunda değil. Sonuçta dünyanın en kritik işini yerine getirmiyoruz. Penisilini icat etmek, kaynakları verimli dağıtmak gibi. Bir çok grafik tasarımcı mesleklerinin önemli olması için mücadele ediyor.

[caption id="" align="aligncenter" width="170"] Müşteri[/caption]

Sony firmasında çalışan yöneticiler yıllarca ürünlerin fonksiyonları ve tasarımı hakkında mühendislere ve grafik tasarımcılara(o yıllarda böyle bir pozisyon varsa tabi) emirler yağdırıp durdular. Çünkü tasarım zaten fazla kolay, yapı verin ne olacak? Bu şekilde o yıllarda şirketlerin en büyük amacı(günümüzde hala geçerli) olan kar marjını arttırmış olabilirler. Ancak günümüzde bunun bedelini ödediklerini düşünüyorum.

[caption id="" align="aligncenter" width="300"] Sony den bir ürün[/caption]

İlişki Nasıl Yönetilmeli

Çalıştığınız müşteri zevksiz, estetikle alakası yoksa (ki genelde böyle olmaz :) değil mi? ) orijinal olmaya çalışmayın, kolektifleri kullanın, müşterinin istekleri, beklentileri (yanlış dahil olsa) yerine getirebiliriz. Sonuç sony ürünleri gibi saçma sapan çıktılar olsa da müşteri ile ortak bir payda da buluşulmalı aksi halde çok acı çekebilirsiniz.

Müşterinin görmek istediği yanarlı dönerli, 90’lı yıllardan kalma sitiller dahi olsa bile müşteriye günümüz koşullarını anlatmanız debriyaj yakmaya benzer, ancak aracın yürümesi gerekir.

Neyi yapıp neyi yapmama lüksüne sahip olana kadar, bizden istenenleri yerine getirebiliriz.  Massimo Vignelli gibi guruların müşteriyi kabul etme süreçleri vardı. Projeyi kabul etmeme lüksüne sahipler. Vignelli projelerinde muhatap olarak sadece patronlar ile görüşürler. Hem şirketin amaçlarını, hedeflerini en iyi bilen kişiler olduklarından hem de koltuk kaygısı ile revizyon isteyen yöneticileri aradan çıkarırlar bu da ayrı bir yazının konusu

Orijinal fikirlerinizi boş zamanlarınızda gerçekleştirebilirsiniz. Steve Jobs, Steve Wozniak, Bill Gates gibi okuldan hatta işten sonra yaptıkları gibi. Ne demek istediğimi anlıyorsunuz.

27 Ekim 2013 Pazar

Font ve Yazı Karakteri Nedir?

Grafik Tasarım, karmaşık ve dinamik bir konu aynı zamanda evrensel. Grafik tasarımda dil ve kelime dağarcığını geliştirmek, bu alanda derinlemesine bilgi birikimine sahip olmak hem yaratıcılık anlamında hem de tasarım problemlerini analiz edip çözmek için bizlere çok katısı oluyor.

Font” ve “Yazı Karakteri” genellikle çok karıştırılan bir konu.  Gözlemlediğim kadarıyla “Font” lafının Türkçe karşılığı “Yazı Karakteri” gibi algılanıyor, ancak ikisinin de birbirinden farklı basit anlamları var.

Font Nedir?

Fontu fiziksel bir kalıp olarak düşünebilirsiniz, bir araçtır. Eskiden font tasarlamak isteyen bir tasarımcı ahşap, demir gibi malzemelerden kalıplar hazırlaması gerekirdi.

http://vimeo.com/47438724
Video da fontları düzenleyip, baskı makinasına yerleştiren kişiyi görüyorsunuz.

Yazı Karakteri Nedir?

Font ile bastığınız harflerin kendisi yazı karakteridir. Video da dizilen fontlar sonucunda elde edilen çıktıların üzerindeki harflerin kendisi.

Başka bir örnek vermek gerekirse, daktilo kullanarak yazdığınız bir metin de, tuşlar font, kağıdın üzerindeki harfler ise yazı karakteridir.

22 Eylül 2013 Pazar

Grafik Tasarım Hakkında Notlar

Tasarıma başlarken sabırlı olun

Brief doğrultusunda veya pratik yapmak amaçlı tasarım çalışmasına başladığınızda tasarımı bir çırpıda bitirebileceğinizi sanmayın. Belirsizliği kabul edin.


Küçük parçalara bölün

Tasarıma başlamadan önce onu parçalara bölün. Bu parçalar  web tasarım projelerinde olduğu gibi “Header, body, content, sidebar, footer” gibi birbirlerinden ayrık net parçalar olmasa bile tasarımı kendi içinde istediğiniz şekilde parçalara ayırmalısınız. Aşağıdaki örneğe göz atın lütfen;

[caption id="attachment_272" align="aligncenter" width="384"]http://dribbble.com/creativemints http://dribbble.com/creativemints[/caption]

Hiç bir şey zor değildir, yalnız onu ufak parçalara bölmesini bilelim. H.Ford

Orijinal olmaya çalışmayın, sadece iyi olmaya çalışın.

İşimiz sonuç olarak insanlara bilgiyi aktarmak. Aktarılmak istenen bilgiyi düz metin biçiminde vermekten doğan problemleri grafik tasarım ile çözüyor, bilgiyi grafikle yeniden düzenliyoruz. (hadi gözüm bize bir tasarım yap çok güzel olsun, şeklinde bir mail alan tasarımcılar derleyecekleri bilgi hakkında bir açıklama yapılmadığı için gergin olurlar, bu ayrı bir yazı konusu)

İnsanların, bu oluşturulan düzene karşılık nasıl tepki verdikleri hakkında yeteri kadar bilimsel çalışmalar yok.  Ancak tecrübe ile elde edilen bazı bilgiler var bu bilgilere sadık kalmalıyız. Örneğin web tasarımda orijinal olacağız diye insanların alışık olduğu hiyerarşiyi alt üst etmenin anlamı yok.
Orijinal olmaya çalışmayın, sadece iyi olmaya çalışın. Paul Rand

Tasarımcılar bir iş aldığında bu iş ile ilgili daha önce hiç yapılmamış bir çalışma hazırlamak için çok istekli olurlar. Piyasada tasarımcılara karşılık böyle bir algı hep vardır. Böyle bir hazırlık yerine insanların alışkanlarını kullanmak gerekir.

Bu tavsiyeler bana ait değil, araştırdığım kaynaklardan kendim için derlediğim notları bir araya getirerek, bilgiyi paylaşarak yaymak için yazıyorum çünkü en büyük zenginlik paylaşabilmektir.

21 Temmuz 2013 Pazar

Şimdi neden en değerli şeydir?

Zaman hiç de değerli bir şey değildir, çünkü o bir illüzyondur. Sizin değerli olarak algıladığınız şey zaman değil, zamanın dışındaki tek noktadır:Şimdi. O gerçekten değerlidir. Siz zaman -geçmiş ve gelecek- üzerinde ne kadar çok odaklanırsanız, Şimdi'yi var olan en değerli şeyi de o kadar çok kaçırırsınız.

Şimdi neden en değerli şeydir? Birincisi, çünkü o tek şeydir. O var olan her şeydir. Ebedi şimdiki an, içinde tüm yaşamınızın geliştiği yerdir, o değişmez tek etkendir. Yaşam şimdidir. Yaşamınızın şimdi olmadığı bir zaman asla olmamıştır ve olmayacaktır. İkincisi, Şimdi sizi zihnin sınırlarının ötesine götürebilecek tek noktadır. O sizin sonsuz ve form'suz Var'lık alemine tek giriş noktanızdır.

Eckhart+Tolle[1]

Şimdi'nin Gücü Etkhart Tolle.

14 Temmuz 2013 Pazar

Ömer Durmaz ISType 2012

[vimeo http://www.vimeo.com/62683715 w=500&h=281]

 

Grafik tasarımın Türkiye’deki izleri üzerine geçmişten günümüze belgeler toplayan grafik tasarımcı Ömer Durmaz, bir ‘tasarım tarihçisi’ olmadığını özellikle vurgulayarak araştırması sırasında tuttuğu mütevazı notları bu sunumla dolaşıma açmayı ve gelecekte yazılacak bir Türkiye Grafik Tasarım Tarihi kitabı için mimler koymayı amaçlıyor. Erken Cumhuriyet döneminde grafik tasarımın oluşumuna dair hareketlenmelere değinecek sunum; “Elifba’dan Alfabe’ye”, “Grafik Tasarımın Gelişimindeki Öteki Aktörler”, “Grafik Tasarım Tarihimizde İlkler Meselesi” gibi başlıklar içeriyor.

 

Kaynak: https://vimeo.com/62683715

Sessiz sedasız devam eden 3.Dünya tasarım savaşları

Bu yazının konusu geçmiş ve günümüz şartlarında tasarımda esinlenmek hakkında derlediğim metinlerden oluşuyor. Bu yazıda sadece giriş bölümde bir şey yazabilirim, yazının geri kalan kısmı tasarımı ve kalemi çok güçlü insanların söylemlerinden oluşuyor.
“Gök kubbe altında yeni hiçbir fikir yoktur. En yeni fikir eski bir fikrin yeni bir elbise giymişidir.” ORD. PROF.DR. ALİ FUAD BAŞGİL

“Tasarımda artık hiçbir şeyin yeni olmadığı söylenmektedir. Tasarımcılar, esin kaynağı bulma ve tasarım yaklaşımlarını doğrulama amacıyla geçmişin tasarım hazinelerini talan etmeye devam ederler. Ne var ki sonunda elde ettikleri, aslında sadece kendine özgü bir zamana ve amaca ait bir şeyin tekrarından yada kolajından ibarettir.” Grafik tasarımda Dil ve Yaklaşım Gavin Ambrose, Nigel Aono-Billson.

İyi Tasarımcılar Kopyalar, Büyük Tasarımcılar Çalar. Pablo Picasso

"Yaratıcılığın sırrı, kaynaklarınızı nasıl gizleyebileceğinizi bilmenizdir."
Albert Einstein, Alman asıllı Amerikalı fizikçi (1879 - 1955)

Max Miedinger yani dünyanın en çok tanınan fontu Helvetica’yı çizen ilk teknik ressam 1976 yılında bir açıklama yaptı: dönemin birçok yazı tasarımcısı gibi o da yaptığı iş için bir kerelik sabit ücret alıyor, ancak telif ücreti alamıyordu. “Stempel bu işten büyük paralar kazanıyor, ama beni oyunun dışına attılar,” dedi. “Kendimi kandırılmış hissediyorum.” İsviçreli tipograf dört yıl sonra, tam anlamıyla beş parasız öldü.
Stempel Helvetica’nın font dökümhanesinin sahibiydi ve elbette ki bu fonttan para kazandı. Ama sanıldığı kadar çok değil. Font sahibi olmak, sözgelimi Microsoft yazılımları için lisans ücreti almak kadar karlı değildir; bunun nedeni de oldukça basit: eğer fontunuz biraz iyiyse, kopyalanır. Ve buna karşı yapabileceğiniz pek bir şey de yoktur.
Helvetica’nın en yakın kopyası Arial. Arial Helvetica’ya çok benzer. Genişlik ve diğer temel öğeler birebir Helvetica ile aynıdır.
Microsoft Windows 3.1’, hazırlarken, sırf Arial Helvetica’dan daha ucuz olduğu Arial dan yararlandı. Lisansa daha az para harcamak istiyordu.

[caption id="attachment_253" align="aligncenter" width="530"]tg12_46180_d41_1931 "Android'i imha edeceğim çünkü çalınmış bir ürün . Bunun için termonükleer savaşına girmeye hazırım." Steve Jobs 2010[/caption]

Kaynaklar;
Tam benim tipim. Orijinal adı Just My Type: A Book About Fonts Simon Garfield
Her şey bir remix. http://everythingisaremix.info/

4 Temmuz 2013 Perşembe

Yer işaretleyici illustrator ile nasıl yapılır

https://vine.co/v/hW76KW2PVIL

Son adımda "Convert Anchor Point Tool" u kullanmalısınız.
Kaynak: https://twitter.com/ogvidius/status/352418367627464704

19 Mart 2013 Salı

Sevgili spiker kardeşim “Lütfen bi susta maç izleyelim”

Türk asıllı Alman milli takım oyuncusu, dünya futbolunun unutulmazlarından biri olan Maradona bu stat da hiç maç kazanamadı, futbol severler bu görüntüleri dünya kupasından hatırlayacaktır, 8 maçta 3 asist, 15 maçta 6 gol, kariyerinde hiç şakaya yer yok, Bundesliga kariyerinde 6 kez fileleri havalandırdı … Yeter.

Futbol müsabakası izlerken bu lafları duymaktan yoruldum artık, futbol maçı izleyicisi “Futbol izlemeye güdümlüdür, istatistik dinlemeye değil.”
Mesut Özil’in, Di Maria’nın nefis bilek hareketlerini, ilerideki forvetin boş koşu yapıp defansı aldatmasını, 6 oyuncu ile pozisyon üreten adamların 6 oyuncu ile tekrar savunmaya geri gelmesini izlemeye güdümlüdür.
Sevgili spiker kardeşim “Lütfen bi susta maç izleyelim” istatistik verilerini okumaktaki amacın ne? “Gareth Bale” sol taraftan top koştururken neden Bale’in hayat hikayesini dinlemek zorundayım? Bi susta Bale i izleyelim lütfen! Tamam anlatmak için haklı sebeplerin olabilir ancak 90dk lık zaman diliminde Bale’in hayat hikayesini dinlemek önceliklerimin arasında yok, merak ettiğimde zaten wikipedia dan açıp bakarım, sonuçta sana gaipten sesler gelmiyor bu konu hakkında.
Tekrar soruyorum amacın ne?

sıkıntı yok ben buradayım

[youtube http://www.youtube.com/watch?v=gGSQQU4GwAk&w=560&h=315]

17 Şubat 2013 Pazar

mehmet ali birand kendine yazdığı mektup

"Sen, şimdi şu satırları okuyan Mehmet Ali!
Çok acı ve zorluk çektin hayatta...
Mesut olmanın ne olduğunu öğrendin.
Yalnızlığı tattın, hem de iliklerine kadar...
Şimdi her şeyin var.
Her şeyi unut ve sadece tatlı tatlı yaşamaya bak.
Bol bol gül, yağmur altında dolaş, mehtapta denizi seyret ve bol bol aşık ol dostum...
Bunlar benim şu anda yapamadığım ve hasret duyduğum şeyler.
Mesut olmasını öğrendin.
Egoistlik etme de etrafını da kendini de mesut et.
Etrafından merhamet, yardım görmeden, kendi kendinle zorluklara karşı mücadele etmesini öğrendin. Hakiki kuvvetin burada meydana çıktı.
Bugünleri hatırla ve hem mesut ol hem de etrafını mesut et.

Bak benim başucumdaki saat hala tık tık ediyor.
Alçım kaşınıyor.
Şimdi yatıp yarını düşüneceğim.

Ya sen?.."

13 Ocak 2013 Pazar

Teknoloji tüketime hizmet ederse - ŞEREF OĞUZ - Sabah - 13 Ocak 2013

Teknoloji tüketime hizmet ederse
İhtiyaçlar sınırlı, istekler sonsuzdur. Ekonomi de zaten sınırlı kaynaklarla bu sonsuz istekleri karşılama sanatı değil midir? İsteğin öteki adı sahte ihtiyaçtır ve bu kavram bizi,tüketim toplumu dinamiklerine taşımaktadır.
Jean Baudrillard'a kulak veriyoruz: "Gerçek ihtiyaçlar ile sahte ihtiyaçlar arasındaki ayrımın ortadan kalktığı tüketim toplumunda birey, tüketim mallarını satın alma ve sergilemenin, toplumsal bir ayrıcalık ve saygınlık getirdiğine inanır."
Baudrillard bu süreçte insanların, bir yandan kendini toplumsal olarak diğerlerinden ayırt ettiğine inanırken, bir yandan da tüketim toplumuyla bütünleştiğini söyler.

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/oguz/2012/10/15/teknoloji-tuketime-hizmet-ederse

Üç dil

ÜÇ DİL

En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin
En azından üç dil
Birisi ana dilin
Elin ayağın kadar senin
Ana sütü gibi tatlı
Ana sütü gibi bedava
Nenniler, masallar, küfürler de caba
Ötekiler yedi kat yabancı
Her kelime arslan ağzında
Her kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla
Kök sökercesine söküp çıkartacaksın
Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek
Her kelimede bir kat daha artacaksın

En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Canımın içi demesini
Kırmızı gülün alı var demesini
Nerden ince ise ordan kopsun demesini
Atın ölümü arpadan olsun demesini
Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini
İnsanın insanı sömürmesi
Rezilliğin dik alası demesini
Ne demesi be
Gümbür gümbür gümbür demesini becereceksin

En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil
Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
Ne şu ne busun
Oğlum Mernus
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.


Bedri Rahmi EYUBOĞLU


http://www.siir.gen.tr/siir/b/bedri_rahmi_eyuboglu/uc_dil.htm

Hacker manifestosu

Bugün bir diğeri daha yakalandı, boydan boya tüm gazetelerdeydi. "Bilgisayar suçundan genç biri tutuklandı", "Banka tahrifatından sonra hacker yakalandı"... Lanet olası çocuklar.

Hepsi birbirinin aynı.

Fakat 1950' lerin teknobeyni ve üç parçalı psikolojik yapınızla hiçbir hacker' ın gözlerinin arkasında neler olduğunu anlamaya çalıştınız mı? Onu bu kadar sert yapan neydi diye merakettiniz mi? Hangi güçler onu şekillendirdi, onu böylesine bir kalıba ne döktü? Ben bir Hacker-ım, dünyama girin... Benim dünyam okul hayatımla başlar... Diğer çocuklardan fazla zekiydim, bize öğrettikleri bu saçmalık beni sıkıyordu... Lanet olası beceriksizler.

Hepsi birbirinin aynı.

Ortaokul veya lisedeydim. Hocaların onbeşinci kez bir kesiri nasıl indirgeyeceklerini dinlemiştim. Ben anlamıştım. "Hayır hocam, size ödevimi gösteremem, ben onu kafamdan yaptım..." Lanet olası velet. Muhtemelen kopya çekmiştir.

Hepsi birbirinin aynı.

O gün bir şey keşfetmiştim. Bir bilgisayar buldum. Bir saniye, bu muhteşem. Tam istediğim gibi bir şey. Ne yapmasını istersem onu yapıyor. Eğer hata yaparsa, onu ben beceremediğimdendir. Beni sevmediğinden değil... Veya benden korktuğundan değil... Veya benim çok akıllı bir fırlama olduğumu düşündüğünden değil.. Ya da öğretmeyi sevmediğinden ve burda olmaması gerektiğinden değil... Lanet olası velet. Bütün yaptığı oyun oynamak.

Hepsi birbirinin aynı.

Ve birden bir şeyler oldu... Başka bir dünyaya bir kapı açıldı... Telefon hattında bir bağımlının damarlarındaki eroin gibi gezinmek, bir elektronik nabız dışarıya gönderildi, günden güne artan yeteneksizliklere karşı, bir sığınak aranıldı... Bir sığınak bulundu. "İşte bu... Burasu benim ait olduğum yer." Buradaki herkesi tanıyorum... Hiçbiriyle tanışmamış, Konuşmamış ya da bir daha hiç haber almayacak olsam bile. Hepinizi tanıyorum... Lanet olası çocuk. Telefon hattını yine meşgul ediyor.

Hepsi birbirinin aynı.

Kıçınıza bahse girersiniz ki hepimiz birbirimizin aynısıyız... Bizler okulda biftek istediğimizde kaşıkla bebek maması ile doyurulanlarız... Pişirdiğiniz etin lokmaları çiğnenmiş ve lezzetsizdi. Biz sadistler tarafından kontrol edildik veya ruhsuzlar tarafından terslendik kale alınmadık. Öğretcek bir şeyleri olan çok azı bizim öğrenmeye istekli öğrenciler olduğumuzu fark ettiler. Fakat bu insanlar çöldeki su damlacıkları gibiydi. Bu bizim dünyamız şimdi... Elektronların ve elektronik düğmelerin dünyası, bilgi aktarım hızının güzelliği. Fırsatçı oburlar tarafından yönetilmeseydi sudan ucuz olacak servisleri, zaten var olan bir sistemi, bedava kullandığımız için bizleri suçlu diye itham ediyorsunuz. Keşfediyoruz... Ve siz bize suçlu dediniz. Bilginin peşinden gidiyoruz... Ve siz bize suçlu dediniz. Bizler derimizin rengi olmadan varolduk, milliyetsiz, hiçbir dine ait olmadan... Ve siz bize suçlu dediniz. Atom bombası ürettiniz, savaşlara girdiniz, cinayet işlediniz, hile yaptınız ve bize yalan söylediniz ve bunların bizim yararımıza olduğuna inanmamızı sağlamaya çalıştınız ve biz hala suçluyuz. Evet, ben bir suçluyum. Benim suçum merak etmek. Suçum insanları ne söyledikleri ve düşündükleri için yargılamak, nasıl göründüklerine göre değil. Suçum sizden daha akıllı olmam ki beni hiçbir zaman affetmeyeceksiniz. Ben bir hacker'ım ve bu benim manifestom. Bu bireyi durdurabilirsiniz fakat hepimizi durduramazsınız.

Hepsinden öte, hepimiz birbirinimizin aynısıyız.

The Mentor(8 Ocak 1986)

 

Kaynak http://tr.wikipedia.org/wiki/Hacker_manifestosu

Apple ve Çalmak üzerine - Kirby Ferguson: Remiksi benimseyin